Gracchus Babeuf ve Eşitlerin Komplosu 1796

Eşitlerin Manifestosu


Ph. Buonarroti. La conspiration pour l’égalité. Editions Sociales, Paris, 1957.
Fransızca aslından İngilizceye www.marxists.org için Mitchell Abidor tarafından çevrilmiştir.
CopyLeft: Creative Commons (Attribute & ShareAlike) www.marxists.org, 2004.
Türkçeye M. Abidor’un İngilizce çevirisi temel alınarak Nihat Koçyiğit tarafından çevrilmiştir (Şubat, 2010).

Komploculardan biri olan Sylvian Marechal tarafından yazılan bu Manifesto bazı ayaklanma liderleri tarafından desteklenmedi. Eleştiri ve itirazların merkezinde ise Marechal’ın “Gerekiyorsa, bütün sanatları alaşağı edelim; yeter ki gerçek eşitlik sağlansın!” sözü vardır.


Toplum sanatının nihai hedefi: Gerçek eşitlik!
Condorcet

FRANSIZ HALKI,

On beş yüzyıl boyunca köle olarak ve dolayısıyla da mutsuz bir hayat yaşadınız. Güç bela soluk alabildiğiniz son altı yıldır da bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik hayali kurarak yaşıyorsunuz.

EŞİTLİK! Doğanın ilk dileği, insanın temel gereksinimi, tüm akla yatkın birlikteliklerin olmazsa olmazı! Fransız Halkı! Sizler bu bahtsız dünyadaki varlıklarını umutsuzca sürdüren diğer uluslardan daha az kutsanmış değildiniz! Her yerde ve her zaman, işlerini az ya da çok bilen yamyamların egemenliği altında yaşayan zavallı insan ırkı, bütün hırsların nesnesi ve zalimlerin önüne atılan yem olarak kullanıldı. Her yerde ve her zaman kendisine söylenen avutucu sözlerle sindirildi insanlar. Tarihin hiçbir döneminde ve hiçbir yerde şeyin kendisi salt sözlerle elde edilmedi. İnsan belleğinin anımsayamayacağı zamanlardan bu yana büyük bir ikiyüzlülükle yineleyip duruyorlar: “Tüm insanlar eşittir!” Ve yine o zamanlardan beri son derece aşağılayıcı ve vahşi eşitsizliğe dayalı bu düzen insan ırkı üzerindeki baskısını pervasızca sürdürüyor. Toplumlar var olduğu günden bu yana insanlığın sahip olduğu hakların en güzeli [olan eşitlik] tartışmaya yer bırakmayacak biçimde tanınmış ama yalnızca bir kez uygulanabilmiştir: Eşitlik, güzel ve kusursuz bir yasal kurgudan başka bir şey değildi. Ve artık [talebimizi] çok daha güçlü bir sesle dile getirdiğimiz için bize şunu söylüyorlar: “Kesin sesinizi, sefiller! Gerçek eşitlik bir hayalden ibarettir. Var olan ve size sunulan eşitlikle idare edin: Kanun önünde hepiniz eşitsiniz işte. Daha ne istiyorsunuz, sizi mide bulandırıcı insan yığınları?” Siz kanun koyucular, iktidarı elinde bulunduranlar ve zengin toprak sahipleri! Dinleme sırası sizde artık!

Hepimiz eşit değil miyiz? Bu temel ilke tartışmaya açık değildir. Zira ancak deliliğin pençesine düşmüş biri gündüzü gece olarak tanımlayabilir.

Öyleyse? Tıpkı eşit doğduğumuz gibi, eşit olarak yaşamak ve eşit olarak ölmek istiyoruz; ya [bu] gerçek eşitliği elde ederiz ya da ölürüz. İhtiyacımız olan şey budur.

Ve [bizler] bedeli ne olursa olsun bu gerçek eşitliği elde edeceğiz. Onunla bizim aramıza girenler gün yüzü görmeyecektir! İnanç ve inatla dile getirilen böylesi bir talebe karşı çıkmaya kalkanlar mutsuzluğa mahkûm olacaktır!

Fransız Devrimi daha büyük, daha görkemli ve nihai nitelikli başka bir devrimin muştusundan başka bir şey değildi.

Halk karşı saflarda yer alan kralların ve din adamlarının cesetlerine basarak yürüdü. Şimdi onların koltuğuna oturmuş ve bu ikiyüzlü politikanın sürdürücüsü olan yeni zalimlere de aynısını yapacak.

Hakların eşitliğiyle birlikte ihtiyacımız olan nedir?

İhtiyacımız olan şey yalnızca İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde yer alan o “hakların eşitliği” değildir. Bu eşitliğin aramızda, evimizin çatısı altında, [yaşamlarımızın ayrılmaz bir parçası] olmasını istiyoruz. Bu eşitlik için, yalnızca ona bağlılık göstereceğimiz yepyeni bir başlangıç yapmak için her şeye rıza gösteririz. Gerekiyorsa, bütün sanatları alaşağı edelim; yeter ki gerçek eşitlik sağlansın!

Kanun koyucular ve politikacılar! Sakın ola ki sahip olduğunuz iyi niyetten daha fazla zekâya sahip olduğunuzu sanmayın. Korkaklar ve zengin toprak sahipleri! “Geçmişte defalarca talep edilmiş olan toprak reformu kanununu yeniden gündeme getirmekten başka bir şey yapmıyorlar” diyerek kutsal saydığımız bu girişimimizi önemsizleştirme çabanız bilin ki boşunadır.

Siz zavallılar, kesin sesinizi! Ve o bulanmış aklınızın sessizliğinde, doğanın dayattığı ve adaletten güç alan taleplerimize kulak verin.

Toprak Reformu Kanunu, ya da toprak paylaşımı, akıllarından çok içgüdüleriyle hareket eden bazı başıboş askerlerin ve yerinden edilmiş insanların anlık talebiydi. Bizler, daha yüce ve daha adaletli bir şeyi amaçlıyoruz: Ortak mülkiyet ya da mülkiyet ortaklığına dayalı toplum! Artık bireysel toprak mülkiyeti olmayacak: Toprak kimseye ait değildir. Toprağın ürünlerinden herkesin ortak bir biçimde yararlanmasını talep ediyor ve istiyoruz: Ürünler herkesindir.

İlan ediyoruz ki, [bizler] artık azınlıkların en küçüğü için geniş halk yığınlarının çalışmasına ve ter dökmesine rıza göstermeyeceğiz.

Yeterince ve hatta çok uzun zamandan beri, bir milyona yakın insan yirmi milyonluk benzerlerinin ve eşitlerinin içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmuştur.

Bizden sonrakilerin yaşanmış olduğuna asla inanamayacakları bu büyük skandala artık bir son verelim. Nihayet zenginle yoksul, büyükle küçük, efendiyle köle ve yönetenlerle yönetilenler arasındaki bu iğrenç ayrım ortadan kalkıyor.

Artık yaş ve cinsiyet ayrımından başka insanlar arasında bir ayrım kalmasın. Yetenekleri ve ihtiyaçları açısından herkes eşit olduğuna göre herkese eşit eğitim ve eşit yiyecek sağlansın. Aynı güneş ve aynı hava herkese yetiyor neden herkes için aynı miktarda ve aynı kalitede yiyecek yetmesin ki?

Hayal edebileceğimiz şeylerin en doğal düzenine zaten düşman olanlar bize karşı yaygara koparıyorlar.

Diyorlar ki: Sizler düzen bozucu ve fitnecisiniz; istediğiniz tek şey katliam ve yağma!

FRANSIZ HALKI,

Onlara cevap vermekle zaman kaybetmeyeceğiz; Yalnızca şundan emin olun: Uğrunda mücadele ettiğimiz bu kutsal girişimin, yurttaşlararası anlaşmazlıklara ve halkın sıkıntılarına son vermekten başka hiçbir amacı yoktur.

Böylesi büyük bir plan bu güne değin ne gündeme getirildi ne de uygulamaya kondu. Sağda solda yalnızca çok az sayıdaki birkaç akıllı adam fısıltıyla ve titrek sesleriyle dile getirdiler bunu. Hiçbirinin tüm gerçeği dillendirebilecek cesareti yoktu.

Büyük önlemlerin alınma zamanı gelmiştir. Kötülük almış başını gidiyor ve bütün yeryüzünü kaplamış durumda. Kaos, politika adı altında yüzyıllardır egemenliğini sürdürüyor. Gelin her şeyi düzene sokalım ve her şey bir kez daha olması gerektiği gibi olsun. Gelin adalet ve mutluluk isteyenleri eşitlik talebi altında örgütleyelim. Şimdi EŞİTLERİN CUMHURİYETİ’ni kurma zamanıdır ve bu büyük ev tüm insanlara açıktır. Bizden aldıklarını geri verecekleri gün gelip çatmıştır. Yüreği kan ağlayan aileler! Gelin ve doğanın tüm çocukları için kurduğu ortak sofraya oturun.

FRANSIZ HALKI,

Gelmiş geçmiş zaferlerin en mükemmeli sizi bekliyor. Evet, dünyaya bu anlamlı zaferi sunacak olanlar sizden başkası değil!

Geçmişten gelen alışkanlıklar, köklü korkular Eşitlerin Cumhuriyeti’nin kurulmasını bir kez daha engellemek isteyecektir. Hiç kurban vermeden ve kimseyi kurban etmeden gerçekleşecek ve tüm ihtiyaçları karşılayacak olan gerçek eşitliğin örgütlenmesi ilk başlarda herkesi memnun etmeyecektir. Benciller ve gözünü hırs bürümüş olanlar öfkeden deliye dönecekler. Hak etmedikleri halde güç sahibi olanlar bu “adaletsizlik” için kıyameti koparacaklar. Bugüne kadar diğerlerinin çektiği acıları umursamayanlar azınlığın mutluluğunu, bireysel zevklerini ve kişisel rahatlarını kaybetmesi karşısında büyük üzüntü duyacaklar. Mutlak güce tapanlar ve keyfi otoritenin yardakçıları gerçek eşitliğin önünde o mağrur başlarını eğmekte zorlanacaklar. Öngörüsüzlüklerinden dolayı ortak mutluluğun engellenemez gelişini anlamakta zorluk çekecekler. Ama aslında zaten ellerinde tuttukları mutluluk için verdikleri mücadeleyi kazanmanın şaşkınlığını yaşayan mutlu halk yığınları karşısında durumlarından hoşnutsuz olan birkaç bin kişi ne yapabilir ki?

Bu gerçek devrimin ertesi gününde [zaferi kazananlar] kendilerine şaşkınlıkla şunu soracaklar: “Ne yani, ortak mutluluğun elde edilmesi bu kadar kolay mıydı? Tek yapmamız gereken bunu talep etmek miydi? E, neden bunu daha önce yapmadık ki? Gerçekten bizi bu talebi defalarca dile getirmek zorunda bırakmalı mıydılar?” Evet, hiç kuşku yok ki, yeryüzünde kendisi kadar zengin ya da kendisiyle denk birinden daha güçlü olan bir kişi bile olsa denge bozulur; suç ve mutsuzluk dünyaya hâkim olur.

FRANSIZ HALKI,

Şimdi neye dayanarak anayasanın mükemmel olduğunu söyleyeceksiniz? ...Kendi bütünlüğünü gerçek eşitlik üzerine kuran şey, size uygun ve tüm beklentilerinizi karşılayacak olan tek şeydir.

1791 ve 1795 tarihli aristokrasi sözleşmeleri sizi zincirlerinizden kurtarmak yerine daha da köleleştirdi. 1793’teki [sözleşme] gerçek eşitlik için büyük bir adımdı ve bugüne dek ona hiç bu kadar yaklaşamamıştık. Ama o da ne temel ilke olarak ortaya koyduğu resmen kabul edilme hedefine yaklaşabildi ne de ortak mutluluğa ulaşabildi.

FRANSIZ HALKI,

Gözlerinizi ve gönüllerinizi mutluluğun bereketine açın! Bizimle birlikte EŞİTLERİN CUMHURİYETİ’ni tanıyın ve ilan edin!