Komünist Enternasyonal

 

Komintern’in Dördüncü Kongresi Tarafýndan Kabul Edilen

Taktikler Üzerine Tezler

 


Tarih: 5 Aralýk 1922.
Çeviri Tahiri: Marksist Tutum, Eylül 1998.
MIA'dan Çeviri: 04.2005.


  

 

1. ÜÇÜNCÜ KONGRE KARARLARININ ONAYLANMASI

Dördüncü Dünya Kongresi, ilk önce Üçüncü Dünya Kongresinin

1. ekonomik kriz ve Komintern’in görevleri üzerine

2. Komintern’in taktikleri üzerine

kararlarýnýn, Üçüncü ve Dördüncü Kongreler arasýndaki dönem boyunca iþçi hareketinin geliþimi ve olaylarýn akýþý tarafýndan bütünüyle doðrulandýðýna iþaret eder.

2. KAPÝTALÝST GERÝLEME DÖNEMÝ

Üçüncü Kongre, dünyanýn ekonomik durumunun tahlilinin ardýndan, kapitalizmin, üretimin geliþmesini teþvik görevini tamamlayarak, yalnýzca tarihsel geliþmenin deðil, ayný zamanda insan varlýðýnýn en temel koþullarýnýn da gerekleriyle uzlaþmaz çeliþkili bir aþamaya ulaþtýðýný tam bir kesinlikle ortaya koyabilmiþti.

Kapitalist ekonominin genel çöküþ tablosu, kapitalist sistemin hem yükselme hem de gerileme dönemlerinin karakteristiði olan ticari çevrimlerin bu kaçýnýlmaz dalgalanmalarý tarafýndan hafifletilemez. Burjuva ve sosyal-demokrat iktisatçýlarýn, 1921’in ikinci yarýsýnda Birleþik Devletler’de, çok daha az bir derecede de olsa Japonya ve Ýngiltere’de ve belli ölçüde Fransa ile diðer ülkelerde baþlamýþ olan iyileþmeyi kapitalist dengenin yeniden saðlandýðýnýn bir iþareti olarak açýklama giriþimleri, kýsmen gerçekleri tahrif etme arzusu, kýsmen de sermayenin bu çanak yalayýcýlarýnýn anlayýþ kýtlýðýna dayanmaktadýr... Genel kapitalist çöküþ eðilimiyle ayný yönde iþleyecek olan bir sonraki çevrimsel kriz, bu çöküþ eðiliminin tüm belirtilerini þiddetlendirecek ve böylelikle devrimci durumu daha da keskinleþtirecektir.

Kapitalizm ölüm anýna dek çevrimsel dalgalanmalara maruz kalacaktýr. Yalnýzca proletarya tarafýndan iktidarýn ele geçirilmesi ve sosyalist dünya devrimi, insanlýðý, günümüz kapitalizminin varlýðýnýn yol açtýðý felâketten kurtarabilir.

Kapitalizmin bugün çektiði þey, ölüm sancýsýndan baþka bir þey deðildir. Kapitalizmin yýkýlýþý kaçýnýlmazdýr.

3. ULUSLARARASI POLÝTÝK DURUM

Uluslararasý politik durum da kapitalizmin sürmekte olan çöküþünü yansýtmaktadýr.

Tazminatlar sorunu hâlâ belirsizdir. Müttefik devletler arasýnda bir biri ardýna konferanslar düzenlenirken, Alman ekonomisindeki ani düþüþ kontrolsüz bir þekilde ilerliyor ve Orta Avrupa’nýn her yanýnda kapitalizmin varlýðýný tehdit ediyor. Almanya’nýn ekonomik durumundaki bu felâketvari kötüleþme, ya müttefikleri tazminattan vazgeçmeye zorlayacak, ki bu Fransa’daki ekonomik ve politik krizi þiddetlendirecektir, ya da kýtada bir Fransýz-Cermen sýnai bloðuna yol açacak ve bu da Ýngiltere’nin ekonomik durumunu ve dünya pazarýndaki konumunu kötüleþtirecek; Ýngiltere ile kýtayý politik olarak karþý karþýya getirecektir.

Yakýn Doðu’da müttefiklerin politikasý tamamen iflâs etti. Sevr Antlaþmasý, Türk süngüleri tarafýndan parça parça edildi. Türkiye ve Yunanistan arasýndaki savaþ ve onunla baðlantýlý olaylar, mevcut politik dengenin ne kadar istikrarsýz olduðunu oldukça açýk bir þekilde gösterdi. Yeni bir emperyalist dünya savaþýnýn heyulasý açýkça görünür bir hale geldi. Ýngiltere ile rekabet yüzünden, müttefiklerin Yakýn Doðu’da ortak çalýþmasýnýn yýkýmýna yardým eden emperyalist Fransa, þimdi kendi kapitalist çýkarlarý tarafýndan, Doðu halklarýna karþý ortak kapitalist cepheye geri dönmek zorunda býrakýlmýþtýr. Kapitalist Fransa böylece Yakýn Doðu halklarýna bir kez daha göstermiþtir ki, ezilmiþliðe karþý mücadele, yalnýzca Sovyet Rusya’nýn yanýnda ve bütün dünyanýn devrimci proletaryasýnýn desteðiyle yürütülebilir.

Uzak Doðu’da, muzaffer müttefik devletler, Washington’da Versay Antlaþmasýný deðiþtirmeyi denediler. Ancak silahlanmanýn yalnýzca bir biçimini, gelecek birkaç yýl içinde inþa edilecek büyük savaþ gemilerinin sayýsýný kýsýtlayarak, kendilerine sadece soluk alacak zaman kazandýrdýlar. Sorunlarý için hiçbir çözüm bulamadýlar. Amerika ve Japonya arasýndaki savaþ sürüyor ve Çin’deki iç savaþý kýzýþtýrýyor. Pasifik kýyýlarý daha önce olduðu gibi büyük çeliþkilerin kýzgýn odaðý olarak durmaktadýr.

Hindistan, Mýsýr, Ýrlanda ve Türkiye’deki ulusal kurtuluþ hareketleri örneði, sömürge ve yarý-sömürge ülkelerin, emperyalist güçlere karþý geliþen devrimci hareketin sýcak yataðý olduðunu göstermekte ve verili durumda nesnel olarak burjuva dünya düzeninin tüm varlýðýna karþý iþleyen devrimci direniþin tükenmez rezervlerini temsil etmektedir.

Versay Antlaþmasý geliþen olaylar tarafýndan tasfiye edilmektedir. Bununla birlikte bu tasfiye, yerini, kapitalist devletler arasýndaki genel bir anlaþmaya, emperyalizmin terk edilmesine deðil, yeni çeliþkilere, yeni emperyalist gruplaþmalara ve yeni silahlanmalara býrakmaktadýr. Verili koþullarda Avrupa’nýn yeniden yapýlanmasý olasý deðildir. Kapitalist Amerika, kapitalist Avrupa ekonomisinin restorasyonu için fedakârlýk yapmaya isteksizdir. Kapitalist Amerika, mirasçýsý olacaðý Avrupa’daki kapitalizmin yýkýlmasýný bir akbaba gibi izlemektedir. Eðer Avrupa iþçi sýnýfý politik iktidarý ele geçirmez, dünya savaþýnýn kalýntýlarýný temizlemez ve Avrupa Federal Sovyet Cumhuriyeti’nin inþasýna baþlamazsa, Amerika kapitalist Avrupa’yý köleleþtirecektir...

Ayný zamanda proletaryanýn burjuvaziyi alt ettiði tek ülke olan ve beþ yýldýr düþmanýn saldýrýsýna karþý iktidarýný koruyan Sovyet Rusya’nýn uluslararasý politik durumu ölçülemez oranda güçlenmiþtir. Cenova ve Hague’de müttefik kapitalistler, Rusya Sovyet Cumhuriyeti’ni sanayinin ulusallaþtýrýlmasýný terk etmeye ve Sovyet Rusya’yý gerçekte müttefiklerin bir sömürgesi haline getirecek olan bir borç yükünü üzerine almaya zorlamaya çalýþtýlar. Proletarya Devleti yine de bu küstahça niyetlere karþý koymak için yeterince güçlüdür. Yýkýlan kapitalist devlet sisteminin kaosunun ortasýnda, Sovyet Rusya, Berezina’dan Vladivostok’a, Murmansk’tan Ermeni daðlarýna kadar, Avrupa’da ve Yakýn ve Uzak Doðu’da büyüyen iktidarýn bir faktörüdür. Kapitalist Dünyanýn Sovyet Rusya’yý finansal abluka ile boðma çabalarýna raðmen, o, ekonomik yeniden yapýlanmasýna devam edebilecek durumdadýr. Bu amaçla yalnýzca kendi ekonomik kaynaklarýndan deðil, ayný zamanda kapitalist devletlerin kendi aralarýndaki rekabetten de –ki bu rekabet onlarý Sovyet Rusya ile ayrý ayrý anlaþma yapmaya zorlayacaktýr– yararlanacaktýr. Dünyanýn altýda biri Sovyetlerin elindedir. Rusya Sovyet Cumhuriyeti’nin yalnýzca varlýðý bile burjuva toplumdaki sürekli bir zayýflýk unsuruna iþaret eder, o dünya devriminin en önemli faktörüdür. Sovyet Rusya’nýn ekonomik gücü ne kadar büyürse, dünya politikasýndaki bu en üstün devrimci faktörün etkisi de o kadar güçlü olacaktýr.

4. KAPÝTALÝST SALDIRI

Rusya hariç, tüm ülkelerin proletaryasýnýn tayin edici mücadeleler açýsýndan kapitalizmin savaþ tarafýndan yaratýlan güçsüzlüðünden yararlanmakta baþarýsýzlýða uðramasýndan dolayý, burjuvazi, sosyal-demokratlarýn da yardýmýyla, militan devrimci iþçileri bozguna uðratabilmiþ, ekonomik ve politik iktidarýný yeniden kurabilmiþ ve proletaryaya karþý yeni bir saldýrý baþlatabilmiþtir. Burjuvazinin, dünya savaþýnýn yarattýðý fýrtýnalarýn ardýndan tekrar hareketlenen uluslararasý meta üretimi ve dolaþýmýný rayýna oturtma yolundaki tüm çabalarý, ancak iþçi sýnýfý pahasýna gerçekleþmiþti....

Bu son yýllarda büyük ölçülere ulaþan kapitalist saldýrý, tüm ülkelerdeki iþçi sýnýfýný savunma mücadelesine zorluyor. En önemli sanayilerde binlerce ve milyonlarca iþçi kavgaya atýldý. Yeni iþçi gruplarý sürekli olarak kavgaya katýlmaktadýr: demiryolu iþçileri, madenciler, mühendisler, kamu ve belediye iþçileri. Þimdiye kadar bu grevlerin çoðu hiçbir doðrudan baþarýya ulaþamadý, ancak bizzat mücadele, daha önceden geri durumda bulunan iþçi yýðýnlarý arasýnda kapitalistlere ve onlarý koruyan devlet iktidarýna karþý ölmez bir nefreti yaratýyor. Proletaryanýn içine çekildiði bu mücadeleler, sosyal-reformistler ve sendika bürokratlarý tarafýndan izlenen iþverenle iþbirliði politikasýný yýkýyor. Bu mücadeleler, proletaryanýn en geri kesimine bile, politika ve ekonomi arasýndaki apaçýk baðlantýyý gösteriyor. Bugün her büyük grev büyük bir politik olay halini alýyor. Tüm bunlar, Ýkinci Enternasyonal partilerinin ve Amsterdam sendikalarýnýn liderlerinin, þiddetli savunma mücadeleleri veren iþçi kitlelerine yalnýzca hiçbir yardýmda bulunmamakla kalmayýp, ayný zamanda onlarý yüzüstü býrakarak, iþverenin ve burjuva hükümetin kucaðýna attýklarýný gösteriyor.

Komünist Partilerin görevlerinden biri, bu utanç verici ve ardý kesilmeyen ihaneti açýkça ortaya koymak ve günlük mücadelelerinde iþçilere iyice anlatmaktýr. Tüm ülkelerin komünist partilerinin görevi, patlayan sayýsýz sýnai grevleri yaymak ve derinleþtirmek, ve mümkünse onlarý politik grev ve mücadelelere yükseltmektir. Komünist partilerin görevinin, savunmaya yönelik mücadeleleri, proleter kitlelerin devrimci kavrayýþýný ve militanlýðýný güçlendirmek ve yeterince güçlenince de savunmadan saldýrýya geçmek olduðu kesindir.

Bu mücadeleler yayýldýkça, proletarya ve burjuvazi arasýndaki çeliþkilerin sürekli bir biçimde þiddetlenmesi de kaçýnýlmazdýr. Koþullar nesnel olarak devrimci kalmaya devam ediyor, hatta bugün en ufak bir olay bile büyük devrimci mücadelelerin baþlangýç noktasýný teþkil edebilir.

5. ULUSLARARASI FAÞÝZM

Ekonomik alandaki kapitalist saldýrý ile yakýndan baðlantýlý olarak burjuvazinin iþçi sýnýfýna karþý politik saldýrýsý, en göze batan ifadesini uluslararasý faþizmde bulmaktadýr. Artmakta olan yoksulluk kitleleri devrimcileþtirdikçe, kamu görevlilerini de içine alan orta tabakalara ulaþtýkça ve burjuvazinin kendi aleti olan bürokrasinin mutlak uysallýðýna ve yeterliliðine olan güvenini sarstýkça, emri altýndaki yasal yöntemler burjuvaziyi artýk tatmin etmemektedir. Bu nedenle burjuvazi her yerde, özellikle proletaryanýn tüm devrimci çabalarýna karþý kullanmak için ve iþçilerin kendi durumlarýný iyileþtirme giriþimlerini vahþi araçlarla bozguna uðratmak için, özel beyaz muhafýzlarýn oluþturulmasýna baþvurmaktadýr.

Ýtalyan faþizminin –ülkenin her tarafýnda þimdilik zafer kazanmýþ “klasik” faþizm– karakteristik özelliði, faþistlerin yalnýzca tepeden týrnaða silahlý tam anlamýyla karþý-devrimci savaþ örgütleri oluþturmakla kalmayýp, ayný zamanda sözde demokrasideki kaçýnýlmaz hayal kýrýklýðýný zekice kullanarak, kendi gerici amaçlarý için kitleler arasýndan, köylüler arasýndan, küçük-burjuvazi ve hatta iþçi sýnýfýnýn bazý kesimleri arasýndan toplumsal demagojiyle taban kazanmaya çalýþmalarýdýr. Þu an birçok ülkede faþizm tehlikesi vardýr; Çekoslovakya, Macaristan, pratik olarak tüm Balkan ülkeleri, Polonya, Almanya (Bavyera), Avusturya, Amerika ve hatta Norveç gibi ülkelerde bile. Ýngiltere ya da Fransa gibi ülkelerde de faþizmin þu veya bu biçimi olanaksýz deðildir.

Komünist partilerin en önemli görevlerinden biri, uluslararasý faþizme karþý direniþ örgütlemek, faþist çetelere karþý mücadelede tüm iþçi sýnýfýna önderlik etmek, bu alanda da birleþik-cephe taktiðini gayretle kullanmaktýr; bu mücadelede illegal örgütlenme yöntemleri mutlak anlamda esastýr.

Ancak çýlgýn faþist örgütlenme burjuvazinin elindeki son karttýr. Beyaz muhafýzlarýn açýk egemenliði, burjuva demokrasisinin temellerine yönelir. Çalýþan halkýn en geniþ kitlesi, bu olgu tarafýndan, burjuvazinin egemenliðinin ancak proletarya üzerinde açýk bir diktatörlük biçiminde mümkün olduðuna ikna olacaktýr.

6. YENÝ PASÝFÝST HAYALLER OLASILIÐI

Mevcut uluslararasý politik durumun temel özellikleri, faþizm, olaðanüstü hal ve iþçi sýnýfýna karþý kabaran beyaz terör dalgasýdýr. Ancak bu, yakýn gelecekte bazý önemli ülkelerde açýk burjuva gericiliðinin bir “demokratik pasifizm” dönemince takip edilmesi olasýlýðýný dýþlamaz. (Ýþçi Partisinin son seçimlerde oyunu arttýrdýðý) Ýngiltere’de, (sözde “sol blok”un iktidara geleceðinden emin olduðu) Fransa’da böylesi bir demokratik-pasifist dönüþüm dönemi gayet mümkündür ve sýrasý geldiðinde de burjuva ve sosyal-demokrat Almanya’da pasifist umutlarda bir canlanmaya yol açabilir. Açýk burjuva gericiliðinin hakimiyetinin mevcut evresi ile devrimci proletaryanýn burjuvazi üzerindeki tam zaferi arasýnda çok çeþitli aþamalar ve çeþitli geçici dönemler olasýdýr. Komünist Enternasyonal ve seksiyonlarý bu olasýlýklarý akýlda tutmalýdýrlar. Onlar her durumda devrimci konumlarýný nasýl savunacaklarýný bilmelidirler.

7. ÝÞÇÝ HAREKETÝNDEKÝ DURUM

Ýþçi sýnýfý kapitalist saldýrý tarafýndan savunmaya zorlanýrken, merkez partiler (Baðýmsýzlar) birbirlerine daha da yakýnlaþýyor ve sonuçta sosyal-hainler (sosyal-demokratlar) ile açýkça kaynaþýyorlar. Devrimci dalga yükselmekteyken merkezciler bile, kitle duyarlýlýðýnýn baskýsý altýnda, kendilerini proletarya diktatörlüðü taraftarý ilân etmiþ ve Komünist Enternasyonal’e yaklaþmýþlardý. Devrimci dalganýn geri çekilmesiyle birlikte ki sadece geçici bir geri çekiliþtir merkezciler, gerçekte hiçbir zaman kopamadýklarý sosyal-demokrat kampa tekrar geri dönüyorlar. Devrimci kitle mücadeleleri sýrasýnda onlar her zaman, geciktirici ve kararsýz bir pozisyon aldýlar; þimdi de savunma savaþýný reddediyor ve daima bilinçli bir karþý-devrimci olan Ýkinci Enternasyonal kampýna geri dönüyorlar. Merkezci partiler ve tüm merkezci Ýki-buçukuncu Enternasyonal yýkýlýyor. Þu anda merkezci kamp içinde bulunan en iyi devrimci iþçiler, bir süre sonra Komünist Enternasyonal’e geçeceklerdir. Bu hareket zaten baþlamýþ durumdadýr (Ýtalya’da olduðu gibi). Þimdi Noske, Mussolini vs. ile müttefik olan merkezci liderlerin ezici çoðunluðu, bir yandan da kaþarlanmýþ karþý-devrimciler olmaktadýrlar.

Nesnel olarak Ýkinci ve Ýki-buçukuncu Enternasyonal partilerinin kaynaþmasý, devrimci iþçi hareketi için ancak bir avantaj olabilir. Komünist kampýn haricinde ikinci bir devrimci parti kurgusu son bulmuþtur. Ýþçi sýnýfý içinde, iþçilerin çoðunluðunu elde etmek için çekiþen yalnýzca iki grup mevcut olacaktýr; burjuvazinin iþçi sýnýfý içindeki etkisini temsil eden Ýkinci Enternasyonal ile proletarya diktatörlüðü ve sosyalist devrimin bayraðýný yükselten Komünist Enternasyonal.

8. SENDÝKALARIN BÖLÜNMESÝ VE KOMÜNÝSTLERE KARÞI BEYAZ TERÖR HAZIRLIKLARI

Ýkinci ve Ýki-buçukuncu Enternasyonal Partilerinin birleþmesi hiç þüphesiz sistematik anti-komünist kampanya için “uygun bir atmosfer” yaratýlmasý amacýyla tasarlanmýþtýr. Bu kampanyanýn bir parçasý, Amsterdam Enternasyonali liderliðince sendikalarýn kasýtlý olarak bölünmesidir. Onlar, kapitalist saldýrýya karþý her mücadeleden çekiliyorlar ve daha çok iþverenlerle iþbirliði politikalarýný sürdürmekle meþgul oluyorlar. Ýþverenlerle bu ittifakta komünistler tarafýndan rahatsýz edilmemek için de, sendikalardaki komünist nüfuzu bertaraf etmeye çabalýyorlar. Bununla beraber komünistler birçok ülkede sendikalarda çoðunluðu zaten elde etmiþ ya da elde etmek üzere olduklarýndan, Amsterdamcýlar, ihraçlardan ve hatta resmi olarak sendikalarý bölmekten bile çekinmiyorlar. Proletaryanýn kapitalist saldýrýya karþý direniþini sendikalarýn bölünmesinden baþka hiçbir þey bu kadar zayýflatamaz. Reformist sendika liderleri bunun gayet iyi farkýndadýrlar fakat ayaklarýnýn altýndaki zeminin kaymakta olduðunu ve iflâslarýnýn hem kaçýnýlmaz hem de yakýn olduðunu anladýklarýndan dolayý, komünistler eski sendikal örgütlerin yalnýzca parçalarýnýn ve bölüntülerinin mirasýna konabilsinler diye, proletaryanýn sýnýf savaþýmýnda yeri doldurulamaz araçlarý olan sendikalarý bölmek için sabýrsýzlanýyorlar. Ýþçi sýnýfý, Aðustos 1914’ten bu yana daha büyük bir ihanete tanýk olmadý.

9. ÇOÐUNLUÐU KAZANMA GÖREVÝ

Bu koþullarda Üçüncü Dünya Kongresinin “iþçi sýnýfýnýn çoðunluðu içinde komünist bir nüfuz kazanma ve bu sýnýfýn belirleyici kesimine mücadelede önderlik etme” temel direktifi tümüyle geçerliliðini korumaktadýr.

Bugün bu direktif Üçüncü Kongre zamanýnda olduðundan çok daha doðrudur; çünkü bugün, burjuva toplumun mevcut istikrarsýz dengesi düþünüldüðünde, en aðýrýndan bir bunalým, geniþ ölçekli bir grevin, bir sömürge isyanýnýn, yeni bir savaþýn ve hatta bir parlamenter krizin sonucu olarak oldukça ani bir biçimde patlak verebilir. “Öznel” faktörün, yani iþçi sýnýfý ve onun öncüsünün örgütlülük düzeyinin, militanlýk ve bilinçlilik derecesinin bu kadar muazzam bir öneme sahip olmasýnýn nedeni tam olarak budur.

Amerika ve Avrupa iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunu kazanmak Komintern’in eskiden olduðu gibi þimdi de asýl görevidir.

Sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde Komintern çifte göreve sahiptir: (1) Bir bütün olarak proletaryanýn çýkarlarýný temsil eden komünist partilerin çekirdeðini yaratmak, ve (2) Emperyalizme karþý yönelen ulusal devrimci hareketlere en üst seviyede destek vermek, bu hareketlerin öncüsü haline gelmek ve toplumsal hareketi ulusal hareket içinde vurgulamak ve yaygýnlaþtýrmaktýr.

10. BÝRLEÞÝK CEPHE TAKTÝÐÝ

Birleþik cephe taktiðinin gerekliliði tüm bunlarýn bir sonucudur. Üçüncü Kongrenin “kitlelere” sloganý þu an her zamankinden daha uygundur. Ancak þimdi, proleter birleþik cephenin yaratýlma mücadelesi çok sayýda ülkede baþlýyor. Ancak þimdi birleþik cephe taktiðindeki zorluklarýnýn üstesinden gelinmeye baþlanýyor. En iyi örnek Fransa’dýr; burada, olaylarýn akýþý, kýsa bir süre öncesine kadar bu taktiðin hayata geçirilmesi zorunluluðuna ilkesel olarak düþman olanlarý dahi ikna etmiþtir. Komintern tüm komünist grup ve partilerden birleþik cephe taktiði tam anlamýyla yerine getirmelerini istemektedir, çünkü içinde bulunduðumuz süreçte yalnýzca bu, komünistlere iþçilerin çoðunluðunu kazanmak için emin bir yol saðlayabilir.

Reformistler, bir bölünmeye ihtiyaç duyuyorlar. Komünistler, iþçi sýnýfýnýn tüm güçlerini kapitalizme karþý biraraya getirmekle meþguller.

Birleþik cephe taktiði, komünist öncünün, geniþ çalýþan kitlelerin en hayati çýkarlarý için, onlarýn günlük mücadelelerinde liderliði ele geçirme zorunluluðunu ifade eder. Bu mücadelede komünistler hain sosyal-demokratlar ve Amsterdam liderleri ile bile müzakereye hazýrdýrlar. Ýkinci Enternasyonal’in birleþik cepheyi tüm “iþçi partileri”nin uluslararasý örgütsel kaynaþmasý gibi gösterme teþebbüsü elbette ki kesinlikle boþa çýkarýlmalýdýr. Ýkinci Enternasyonal’in birleþik cephe kisvesi altýnda, daha soldaki iþçi örgütlerini de yutma giriþimleri (örneðin Almanya’da sosyalistler ve baðýmsýz sosyalistlerin birleþmesi) pratikte, sosyal-demokrat liderlere, çalýþan kitlelerin daha ileri kesimlerini burjuvaziye teslim etme fýrsatý vermekten baþka bir þey ifade etmez.

Baðýmsýz komünist partilerin varlýðý ve burjuvazi ve karþý-devrimci sosyal-demokrasi karþýsýnda tam hareket serbestliði; komünistlerin ne olursa olsun hiçbir koþulda vazgeçemeyecekleri, proletaryanýn en önemli tarihsel baþarýsýdýr. Yalnýzca komünist partiler tüm proletaryanýn çýkarlarý için savaþýrlar.

Birleþik cephe taktiði, bir takým parlamenter ya da benzer tipten amaçlar güden bir üst düzey “seçim ittifaký” anlamýna gelmez. Birleþik cephe taktiði, burjuvaziye karþý iþçi sýnýfýnýn temel çýkarlarýnýn savunulmasýnda, partisiz ve diðer parti ve gruplara baðlý tüm iþçilerle komünistlerin ortak bir mücadele vermesi önerisidir....

Birleþik cephe politikasýnýn yerine getirilmesinde sadece ajitasyonal deðil ayný zamanda örgütsel sonuçlar da elde etmek özellikle önemlidir. Bizzat iþçi kitleler içinde örgütsel taban yaratmak için (fabrika konseyleri, tüm partili ve partisiz iþçilerin denetim komisyonlarý, eylem komiteleri, vs.) tek bir fýrsat bile kaçýrýlmamalýdýr.

Birleþik cephe taktiðinde en önemli þey, iþçi kitleleri ajitasyonal ve örgütsel olarak biraraya gelmesi ve bir arada kalmasýdýr. Bunun tam olarak gerçekleþmesi, ancak “tabandan”, bizzat çalýþan kitlelerin derinliklerinden gelebilir. Bununla birlikte komünistler, belli koþullar altýnda düþman iþçi partilerinin liderleri ile müzakerelerde bulunmayý reddetmemelidirler, fakat kitleler bu müzakerelerin akýþý hakkýnda tam ve sürekli olarak bilgilendirilmelidirler. Komünist partilerin ajitasyon özgürlüðü her ne þekilde olursa olsun bu liderlerle müzakereler esnasýnda sýnýrlandýrýlmamalýdýr.

Birleþik cephe taktiðinin, farklý ülkelerde, orada hüküm süren gerçek koþullara göre farklý yöntemlerle uygulanacaðý açýktýr. Nesnel koþullarýn sosyalist devrim için olgunlaþtýðý en önemli kapitalist ülkelerde ve sosyal-demokrat partilerin karþý-devrimci önderleriyle bilinçli olarak iþçi sýnýfýný bölmeye çalýþtýðý yerlerde, birleþik cephe taktiði yeni bir çað için belirleyici olacaktýr.

11. ÝÞÇÝ HÜKÜMETÝ

Ýþçi hükümeti (veya iþçi ve köylü hükümeti) sloganý genel bir propaganda sloganý olarak pratikte her yerde kullanýlabilir. Ancak güncel sorunlara dair politik bir slogan olarak, burjuva toplumun özellikle kararsýz olduðu, iþçi partileri ile burjuvazi arasýndaki güç iliþkilerinin hükümetin kimin kuracaðý sorunundaki kararýn en acil pratik gereklilik haline gelecek þekilde geliþtiði ülkelerde büyük bir öneme sahiptir. Bu ülkelerde iþçi hükümeti sloganý, tüm birleþik cephe taktiðinin kaçýnýlmaz sonucudur.

Ýkinci Enternasyonal partileri, bu ülkelerde burjuva ve sosyal-demokrat partiler arasýnda bir koalisyonu savunarak ve oluþturarak durumu “korumaya” çalýþmaktadýrlar.... Komünistler, bu açýk veya gizli burjuva sosyal-demokrat koalisyona, burjuva iktidara karþý ve onun nihai yýkýmý için mücadele etmek amacýyla ekonomik ve politik alanda tüm iþçilerin birleþik cephesi ve tüm iþçi partilerinin koalisyonu ile karþýlýk verirler. Tüm iþçilerin burjuvaziye karþý birleþik mücadelesinde tüm devlet aygýtýnýn yönetimi iþçi hükümeti tarafýndan ele geçirilmeli ve böylece iþçi sýnýfýnýn iktidar konumu güçlendirilmelidir.

Ýþçi hükümetinin üstesinden geleceði görevler, proletaryayý silahlandýrmak, burjuvaziyi ve karþý-devrimci örgütleri silahsýzlandýrmak, üretimin kontrolünü saðlamak, verginin aðýr yükünü zenginlere aktarmak ve karþý-devrimci burjuvazinin direncini kýrmak olmalýdýr.

Böyle bir iþçi hükümeti ancak kitlelerin mücadelesinden doðmuþsa, mücadeleye yetenekli iþçi organlarý ve çalýþan kitlelerin en çok baskýya maruz kalmýþ kesimlerince yaratýlmýþ organlar ile desteklenirse mümkündür. Parlamentodaki geliþmeler tarafýndan yaratýlmýþ ve sýrf bu nedenle saf parlamenter kökenli olan bir iþçi hükümeti dahi, devrimci iþçi hareketini dinçleþtirme fýrsatý sunabilir. Gerçek bir iþçi hükümetinin oluþturulmasý ve devrimci bir politika izleyen bir hükümetin varlýðýný sürdürmesi, keskin bir mücadeleye, nihayetinde de burjuvaziyle bir iç savaþa yol açmak zorundadýr. Proletaryanýn böyle bir iþçi hükümeti oluþturma giriþimi bile, daha baþtan burjuvazinin en keskin muhalefeti ile karþý karþýya kalacaktýr. Bu nedenle iþçi hükümeti sloganý proletaryayý bir noktaya toplamasý ve devrimci mücadelenin zincirlerini kýrmasý açýsýndan uygundur.

Belirli koþullarda komünistler kendilerinin, komünist olmayan iþçi partileri ve iþçi örgütleri ile bir iþçi hükümeti oluþturmak için hazýr olduklarýný ilân etmelidirler. Ancak bunu yalnýzca, iþçi hükümetinin burjuvaziye karþý yukarýda deðinildiði gibi bir mücadele yürüteceði garantiyse yapabilirler.

Komünistlerin böylesi bir hükümete katýlma koþullarý þunlardýr:

1- komünistler iþçi hükümetine yalnýzca Komintern’in izni ile katýlabilirler;

2- böylesi bir hükümetin komünist üyeleri kendi partilerinin en sýký denetimi altýndadýrlar;

3- iþçi hükümetine katýlmak için seçilmiþ komünistler, devrimci kitle örgütleri ile en yakýn iliþkiye sahip kiþiler olmalýdýrlar;

4- komünist parti kendi kimliðini ve tam ajitasyon özgürlüðünü kayýtsýz þartsýz elinde tutar.

Tüm büyük avantajlarýna raðmen, iþçi hükümeti sloganý da kendi tehlikelerini içinde barýndýrýr; týpký bir bütün olarak birleþik cephe taktiðinin tehlikeler içermesi gibi. Bu tehlikelerden kaçýnmak için, komünist partiler her burjuva hükümeti kapitalist bir hükümet olmasýna raðmen her iþçi hükümetinin gerçek bir proleter hükümet, yani bir devrimci iktidar aracý olmadýðýný akýlda tutmalýdýrlar. Komünist Enternasyonal aþaðýdaki olasýlýklarý dikkate almalýdýr:

1- Liberal iþçi hükümetleri geçmiþte Avustralya’daki gibi yakýn gelecekte Ýngiltere’de de mümkündür.

2- Sosyal-demokrat iþçi hükümeti (Almanya).

3- Ýþçilerin ve yoksul köylülüðün hükümeti. Bu ise Balkanlar, Çekoslovakya ve Polonya ve benzeri ülkelerde mümkündür.

4- Komünistlerin içinde yer aldýklarý iþçi hükümetleri.

5- Gerçek proleter iþçi hükümetleri, ki saf biçimiyle yalnýzca komünist parti tarafýndan yaratýlabilir.

Yukarýdaki ilk iki tip, devrimci iþçi hükümeti deðildirler, aslýnda burjuvazinin ve devrim karþýtý iþçi önderlerinin koalisyon hükümetleridirler. Kritik zamanlarda proletaryayý devletin gerçek sýnýf karakteri hakkýnda aldatmanýn bir aracý olarak kullanmak için veya satýlmýþ iþçi liderlerinin de yardýmýyla proletaryanýn devrimci saldýrýsýný savuþturmak ve zaman kazanmak için, bu hükümetlere güçsüz düþmüþ burjuvazi tarafýndan izin verilir. Komünistler böyle hükümetlere katýlmazlar. Bilâkis onlar bu sahte iþçi hükümetlerinin gerçek karakterlerini etkin bir þekilde kitlelere sergilemelidirler. Fakat devrim için proletaryanýn çoðunluðunu kazanmanýn en önemli görev olduðu içinde bulunduðumuz kapitalizmin gerileme döneminde, böylesi hükümetler dahi, burjuva iktidarýnýn parçalanma sürecine ivme kazandýrmaya nesnel olarak yardým edebilirler.

Bununla birlikte komünistler, proletarya diktatörlüðünün gereðini henüz kavrayamamýþ olan iþçiler, sosyal-demokratlar, Hýristiyan partilerin üyeleri, partisiz sendikalistler vs. ile birlikte hareket etmeye ve davranmaya hazýrdýrlar. Onlar bu nedenle belirli koþullar altýnda ve belli garantilerle, komünist olmayan bir iþçi hükümetini desteklemeye de hazýrdýrlar. Komünistlerin katýlabileceði yukarýdaki 3. ve 4. tipteki hükümetler, proletarya diktatörlüðünü temsil etmezler, hatta diktatörlüðe tarihsel olarak kaçýnýlmaz bir geçiþ aþamasý bile deðildirler. Fakat oluþturulduklarý yerlerde diktatörlük uðruna savaþ için bir baþlangýç noktasý olabilirler. Tam proletarya diktatörlüðü, yalnýzca, komünistlerden oluþan gerçek iþçi hükümetleri (yukarýdaki listede 5.) tarafýndan temsil edilir.

13. FABRÝKA KONSEYLERÝ HAREKETÝ

Hiçbir komünist parti, eðer fabrikalarda, iþyerlerinde, madenlerde ve demiryollarýnda güçlü komünist hücrelere sahip deðilse, ciddi ve saðlam örgütlenmiþ bir komünist kitle partisi olarak deðerlendirilemez. Mevcut koþullarda, herhangi bir harekete, eðer iþçi sýnýfý ve onun örgütleri bu hareketin belkemiði olarak fabrika konseyleri yaratmayý baþaramamýþsa, sistemli örgütlenmiþ bir proleter kitle hareketi gözüyle bakýlamaz. Özellikle eðer komünistler tüm fabrikalarda kendi saflarýnda saðlam bir tabana sahip deðillerse ve iþçi sýnýfý fabrikalarda kendi proleter savaþçý gruplarýný (fabrika konseyleri ve iþçi komiteleri) oluþturmamýþsa, kapitalist saldýrýya karþý ve üretimin denetimi için mücadele ümitsizdir.

Kongre bu nedenle fabrikalara daha saðlam demir atmayý ve fabrika konseyleri hareketini desteklemeyi ya da bu hareketlerin oluþturulmasýnda inisiyatifi ele almayý, tüm komünist partilerin en önemli görevlerinden birisi olarak deðerlendirir.

14. DÜNYA PARTÝSÝ OLARAK KOMÝNTERN

Komünist Enternasyonal bir dünya komünist partisi olarak örgütünü geliþtirmeyi sürdürüyorken, bu sýfatla politik olaylarda da giderek artan bir þekilde söz sahibi olmalýdýr; özellikle de tüm ülkelerde sorumluluðunu üstlendiði önemli eylemlerin liderliðini ele geçirmeyi hedeflemelidir.

15. ULUSLARARASI DÝSÝPLÝN

Birleþik cephe taktiðini uluslararasý ölçekte ve tek tek her ülkede gerçekleþtirebilmek için, Komintern içinde ve onun her bir seksiyonunda en katý disiplin hiç olmadýðý kadar gerekli hale gelmiþtir.

Dördüncü Kongre kesin olarak tüm seksiyonlarýndan ve tüm üyelerinden, tüm ülkelerde oybirliðiyle ve sistematik olarak gerçekleþtirilirse meyvelerini verecek olan taktik çizginin, yalnýzca lafta deðil, fiiliyatta da en katý disiplinle hayata geçirilmesini talep eder.

21 koþula baðlýlýk, dünya kongrelerinin ve iki dünya kongresi arasýnda Komintern’in organý olan Yürütme Komitesi'nin tüm taktik kararlarýnýn yerine getirilmesini gerektirmektedir.... Yalnýzca Komintern’in kesin bir þekilde tanýmlanmýþ devrimci taktikleri, uluslararasý proleter devrimin en erken zaferini mümkün kýlar.

Kongre, Yürütme Komitesinin birleþik cephe üzerine Aralýk (1921) tezlerinin bu karara ek olarak iliþtirilmesine karar vermiþtir, çünkü söz konusu tezler birleþik cephe taktiðini doðru ve ayrýntýlarýyla açýklamaktadýr.