Andre Breton ve Lev Troçki

Manifesto: Özgür ve Devrimci Bir Sanata Doğru

 

 


Tarih:  Meksika, 18 Nisan 1938.
Çeviri Tahiri: Marxists.org, 2001.
Tarafından çevrilmiş: Ekin, 2012.
MIA'dan Çeviri: 2012.



Hiçbir abartmaya basvurmadan söyleyebiliriz ki uygarlik asla günümüzde oldugu kadar ciddi bir sekilde tehdit edilmemisti. Vandallar, barbar oldugu kadar etkisiz olan araçlariyla, Avrupa’nin bir kösesindeki antik kültürü yokettiler. Ancak günümüzde, biz, dünya uygarligini, tarihsel kaderi baglaminda birlesmisve çagdasteknolojinin tüm cephaneligi ile kusanmisgerici kuvvetlerin darbeleri altinda ordan oraya savrulan bir sekilde görüyoruz. Hiçbir sekilde tek düsüncemiz, yaklasmakta olan dünya savasidegildir. “Baris”zamanlarinda bile, bilim ve sanatin vaziyeti kesinlikle katlanilamaz bir durumdadir.

Bu durum bir bireyden kaynaklandikta, öznel yetenekler ile yaninda nesnel bir kültür zenginlemesi, herhangi bir felsefi, sosyolojik, bilimsel ya da kiymetli bir talihin meyvesi olan sanatsal bir kesif getirecek bir seyin yaratilmasiiçin oynandikta, söylemek gerekirse, manifesto-ortaya koyus-, hemen hemen kendiliginden, bir gereksinimdir. Bu gibi yaratilar, gerek (varolan dünyayiyorumlayan) genel bilginin bakisaçisindan olsun, gerekse (dünyayi daha iyi için degistirmek amaciyla, kendi hareketinin baslica kosulu olarak, yasalarin kesin olarak çözümlenmesini gerektiren) devrimci bilgi bakisindan olsun, hafife alinamaz. Özellikle, ne yaraticieylemin meydana geldigi entelektüel kosullara ilgisiz kalabiliriz, ne de entellektüel yaratiyiidare eden o dikkate deger yasalara saygiduymazlik edebiliriz.

Günümüz dünyasinda farkinda varmamiz gereken sey entelektüel yaratimin gerçeklesmesinin mümkün oldugu o kosullarin her zamankinden daha genisbir sekilde yapilan yokedilisidir. Bunun ardindan sadece sanat eserinin degil, özellikle sanatçi kisiliginin de asagilaniyor olmasiniortaya koymanin gerekliligi artmaktadir. Hitler rejimi,

Almanya’yi, yüzeysel dahi olsa eseri özgürlüge en ufak bir sempati besleyen sanatçilardan bile temizleyerek, sanatçilarinihala kalemini ya da firçasinialip olabilecek en kötü estetik egilimlere göre, görevi rejimi yöntemli yüceltmek olan yerel hizmetkarlarin yontularinda kullanmakta raziolanlara indirgemistir. Eger anlatilanlara inanilacak olursa, Thermidoryan[1] tepkinin zirve yaptigiSovyetler Birligi’nde de durum aynidir.

Cahil mizacina uygun, tutucu ve korkak, “demokrat”geçmisinin yirtik pirtik elbisesine tutunmaya çalisan, anlaminiyitirmisson dönemlerin revaçta sözü “Ne fasizm ne komünizm!”ile kendimizi tanimlamadigimizisöylemeye gerek bile görmüyoruz. Gerçek sanatin, hazir modeller arasinda farkliçesitlemelere giden degil, zamanidahilinde insanin ve insanligin içsel gereksinimlerini disavurmak üzerinde israr eden gerçek sanatin, devrimci olamamasi, toplumu tamamen ve kökten yeniden yapilandirmayigaye edinmemesi olanak disidir. Yapmasigereken sey, entelektüel yaratimionu baglayan zincirlerinden kurtarmak ve tüm insanligin geçmiste yalnizca dahilerin çikabildigi o yüksekliklere çikmasinisaglamaktir. Sadece toplumsal devrimin yeni bir kültüre giden yolu açabileceginin farkindayiz. Eger ki Sovyetler Birligini kontrol eden bürokrasinin tüm dayanismasinireddediyorsak, bunun nedeni bellidir: bize göre, o bürokrasi komünizmi degil, aksine onun en hain ve en tehlikeli düsmaninisimgelemektedir.

SSCB’nin, diger ülkelerdeki sözde “ekinsel”örgütleri vasitasiyla çalisan totaliter rejimi, tüm dünyaya her türlü ruhsal degere derin bir bilgisiz düsmanlik yaymistir. Pisligin ve kanin alacakaranliginin bilgini olmus, entelektüel ve sanatçiolarak kilik degistirmis insanlar, alçakligikendilerine, geleneklerini yerine getirmek adina yalan söyleyerek ve suçu hafifletmeyi bir mutluluk kaynagiolarak görerek, meslek edinmislerdir. Stalinizm’in resmi sanati, çabalarinitarihte örnegi görülmemisbir yaygaracilikla paragöz amaçlarina iyi bir çehre kazandirma hedefi ile aksetmektedir.

Sanatsal dünyadaki tiksinti, köle devletlerin bile bu kadar uzun süre tasimaya cesaret edemedigi sanatin ilkelerinin utanmaz yadsinmasindan kaynaklanan tiksinti, etkin, uzlasmaz bir kinamaya yol açmalidir. Yazarlarin ve sanatçilarin karsidurusu, emekçilerin daha iyi bir dünyayigaye edinme hakkinin yanisira, asaletin her duygusunu ve hatta insanlik onurunu yokeden rejimlerin itibardan düsürülmesi ve yikilmasina yararlibir sekilde katkida bulunabilecek güçlerden biridir.

Komünist devrim sanattan korkmaz. Yikilmisbir kapitalist toplumda sanatçinin rolünün kendisine düsman olan bireylerin ve çesitli toplumsal olusumlarin arasindaki anlasmazlik tarafindan belirlendiginin farkindadir. Bu durum yalniz basina, bilincinde olundugu sürece, sanatçiyidevrimin dogal yandasiyapar. Bu noktada devreye giren psikanalizin çözümledigi yüceltme süreci, bütünsel “ego”ile reddettigi dissal unsurlarin arasindaki bozulmusdengeyi eski haline geri getirmeyi dener. Bu eski haline getirme, sürekli yeseren, gelisen ve tüm insanlara ortak olan bütün o içsel dünyanin, “kendi”nin, güçlerini düzene sokan “ülküsel benlik”in yararina çalismaktadir. Bireyin ruhunda hissettigi özgür kilinma ihtiyaci, bu ilksel gereksinim ile kendi akisina karismaya götürülmek için sadece dogal yönünü izlemelidir.

Genç Marx’in üzerinde çalistigiyazarin görev anlayisihatirlanmaya degerdir. “Yazar,” der,”dogal olarak yasamak ve yazabilmek adina para kazanmalidir; ancak, hiç bir kosul altinda para kazanmak için yasayip, yazmamalidir. Yazar hiçbir sekilde kendi çalismasina para gözüyle bakmamalidir. Bu kendi içinde bir son, kendisi ve baskalarinin gözünde çok az bir para demektir ki eger gerekliyse kendi varliginieserinin varligina da feda edebilmelidir...Basinin özgürlügünün ilk sarti, onun ticari bir faaliyet olmamasidir.”Bu ifadeyi, sanatin temalarini-sözde “devletin nedenleri”kiliginda- salik veren ve entelektüel faaliyeti kendine yabancikilma yönünde sistematik olarak siraya koyanlara karsikullanmak her zamankinden daha uygundur. Bu temalarin özgür seçimi ve kesiflerinin erimine konan tüm sinirlandirmalarin yoklugu - ki bunlar ve sanatçinin yabancilastirilamaz oldugunu iddia edebilme hakkinielinde tuttugu sahipliklerdir. Sanatsal yaratinin diyarinda, imgelem tüm sinirlamalardan kaçmalive hiçbir bahaneyle zincirlerin altina konmasina izin verilmemelidir. Bugün veya yarin için, bize, sanatin dogasiile kökten birbirine zit olarak kabul ettigimiz bir disipline kendini biraktiginigördüklerini iletenlere açik bir red cevabiverir ve sanatin tümden özgürlügünü çözüm olarak gören içten niyetimizi tekrarlariz.

Dogal olarak, devrimci devletin kendini burjuvazinin karsisaldirilarindan, bu saldirilar kendilerini bilim veya sanatin bayragiardina gizlemisolsalar bile, koruma hakkioldugunu kabul ediyoruz. Ancak, zorunluluktan dolayive geçici olarak alinmisdevrimci kendini koruma önlemleri ile haksiz olarak entelektüel yaratiyla ilgili emir koyabilmeyi istemek arasinda bir uçurum vardr. Eger, özdeksel üretim güçlerinin daha iyi gelismesi için, devrim merkezi kontrollü bir sosyalist rejim kurmaliysa, entelektüel yaratiyigelistirmek için de bastan bireysel özgürlük kaynaklibir anarsist rejim kurulmalidir. Otoritesiz, baskisiz, yukaridan gelen hiçbir emirin izine bile rastlanmayan! Disaridan gelen hiçbir sinirlama olmaksizin, yalnizca arkadasça isbirligine dayalibir ortamda, bilginler ve sanatçilar için görevlerini yerine getirmeleri tarhi boyunca hiç olmadigikadar olanakliolacaktir.

Açiklamak gerekirse, düsünce özgürlügünü savunurken, biz, siyasi aldirmazligionaylamak gibi bir amaç gütmüyoruz; ayrica, amacimiz genellikle gericiligin asiriderecede kirli uçlarina hizmet eden sözde “saf”sanaticanlandirmaya çalismaktan da uzaktir. Hayir, bizim sanatin rolünü kavrayisimiz, onun toplumun kaderi üzerindeki etkisini reddedemeyecek kadar derindir. Çagimizda sanatin en üst görevlerinin devrimin hazirlanmasinda bilinçli ve etkin bir rol almasiolduguna inaniyoruz. Ancak sanatçilar, toplumsal içerigini özümsemeden, anlaminive draminien derinden hissetmeden özgürlük mücadelesine hizmet edemeyecek ve özgürce sanatinda kendi içsel dünyasiniyeniden canlandirmayibasaramayacaktir.

Demokratik oldugu kadar fasist, kapitalizmin ölüm istirabiyasattigigünümüz döneminde, sanatçikendinin yasama ve isine devam etme hakkinin kaybolmasiyla tehdit edildigini görmektedir. Iletisimin tüm yollarinin, kapitalist çöküntünün enkaziile bogulmusoldugunun farkindadir. Mecburen, kendini bu yalitilmisliktan kurtulma olasiliginielinde tutan Stalinist örgütlere yönelir. Eger direnme gücünün tümden kirilmasindan kaçinmak istiyorsa, belli özdeksel çikarlar karsiliginda bu organizasyonlarin ondan isteyecegi küçük düsürücü kölelik ve kendi mesajiniiletmesinin imkansiz olmasinedeniyle orada kalamaz. Sanatçianlamalidir ki onun yeri baskadir; insanligin ve devrimin amaçlarina ihanet edenlerin arasinda degil, ama sarsilmaz bir baglilik ile bu devrime taniklik edenlerin, bu sebeple tek basina devrim ile birlikte insan dehasinin tüm biçimlerinin nihai özgür ifadesini de gerçeklestirebilecek olanlarin arasindadir.

Bu karsiçikisin hedefi, devrimi gasp edenlere karsisanatin özgürlügünü savunan ve sanatlariyla devrime en iyi sekilde hizmet eden tüm devrimci sanatçive yazalari birlestirebilecek olan ortak bir zemin olusturmaktir. En degisken siyasi, felsefi ve estetik yakinliklara sahip olanlar bile burada ortak bir zemin bulabilecektir. Partilerinin birlikte, Joseph Stalin ve dalkavugu Garcia Oliver tarafindan temsil edilen gerici polis-devriye ruhunu uzlasmasiz reddetmesiyle, Marxistler ve anarsistler bu noktaya elele geleceklerdir.

Çok iyi biliyoruz ki binlerce dislanmisyazar ve sanatçibugün dünyanin dört bir yanina dagitilmis, sesleri de iyi idare edilmisyalancilarin gürültülü korolarinca bogulmustur. Yüzlerce küçük yerel yayin ise genç güçleri çevresinde toplamaya çalismakta, parasal çikarlar degil de yeni yollar aramaktadir. Her ilerici sanatsal egilim fasizm tarafindan bozul sayilarak yok edilmektedir. Her özgür yaratiStalinistler tarafindan fasist ilan edilmektedir. Bagimsiz devrimci sanat gerici zulme karsimücadele için simdi güçlerini bir araya getirmek zorundadir. Varolma hakkiniyüksek sesle dile getirmelidir. Bu tip bir birlesme, su anda kurulmasinizorunlu gördügümüz “Enternasyonal Bagimsiz Devrimci Sanat Birligi”nin hedefi olmalidir.

Asla tüm fikirlerin sadece yeni yön için bir ilk adim olarak atilmisolan bu manifesto da ileri sürüldügünü söylemiyoruz. Bu karsiçikisin gerekliliginin farkina varmistüm sanatin savunucusu ve dostlarini, kendilerini bir an önce duyurmaya davet ediyoruz. Aynikarsi çikisa “Enternasyonal Birligin”kurulmasina katilmaya hazir olan, görevi üzerine ve eylem yöntemi hakkinda düsünen tüm solcu yayincilarida davet ediyoruz.

Basin ve yazismalar araciligiyla ilk uluslararasisözlesme yapildiginda, alçak gönüllü bir sekilde organizayonun ulusal ve yerel örgütlerini kurmaya baslayacagiz. Son adim ise “Enternasyonal Birligin”kurulusunu resmi bir sekilde imleyecek olan dünya kurultayini yapmak olacaktir.

Hedeflerimiz:

Sanatin bagimsizligi- - devrim için;

Devrim - - sanatin tümden özgürlügü için!

 

________________________

[1] Thermidoryan Tepki, 27 Temmuz 1794’te Fransa’da Robespierre’in idamiyla Terör Dönemi’nin sonuçlanmasina verilen addir. Devrim tarihçileri, “Thermidor”terimini devrimin politik yönünün tersine döndügü asamasiniadlandirmak için kullanirlar. Leon Troçki, “Ihanet EdilmisDevrim”adlikitabinda Stalin’in yükselisini örnek göstermisve devrim sonrasi bürokrasiye Sovyet Thermidor’u adinivermistir. –ç.n.